RİSKLER NELERDİR?
Tüp mide ameliyatından sonra görülebilen en ciddi komplikasyon midenin kalan kısmından karın boşluğuna sızma-kaçak olmasıdır. Ameliyatta midenin küçültülüp tüp haline getirilmesi için midenin sol kenarı boyunca yaklaşk 25-30 cm’lik bir zımba hattı oluşturulur. Bu hat 3 sıra halinde uzanan yaklaşık 300 adet minik milimetrik zımbadan oluşur. Kaçak olacaksa bu hatta oluşabilecek milimetrik açıklıklardan kaynaklanır. Konunun ayrıntıları aşağıda sunulmuştur.
Ameliyat sonrası erken dönemde kesilen mide hattından mide içine veya karın içine kanama ihtimali az da olsa vardır. Nadiren birkaç torba kan verilmesi gerekebilir.
Ameliyat sonrası uzun dönemde nadiren yeni oluşturulan midede darlık görülebilir. Endoskopik genişletme ile tedavi edilebilir.
Tüm ameliyatlardan sonra olabilen akciğer enfeksiyonu ve yara yeri enfeksiyonu gibi sorunlar tüp mide ameliyatından sonra da görülebilir. Bunların çoğu hafif seyreder ve iyileşme sürecini pek bozmaz. Bir kısmı hastanede yatış süresini uzatabilir. Antibiyotik kullanımı, derin solunum egzersizleri ve ameliyat sonrası erken dönemde hareketlenme gibi önlemlerle bu tür komplikasyonlar azaltılabilir.
Ameliyat sonrası özellikle ilk bir aylık dönemde vücutta sıvı açığı, protein, vitamin ve mineral eksiklikleri görülebilir. Bu nedenle tüm hastaların özellikle ilk aylarda yakın takip edilmesi şarttır. Bol sıvı, mide koruyucu, vitamin hapı ve protein tozu gibi destekleyici tedbirler gereklidir.
KAÇAK OLUR MU?
Tüp mide ameliyatından sonra kaçak yaklaşık elli-yüz hastada bir görülür. Tüm dünyada obezite cerrahisi alanında çalışan ekipler bu oranın azaltılması için yoğun uğraşlar vermektedir. Zımba hattını dikmek, yapay ya da organik takviye bantlar koymak gibi pek çok yol denenmiştir ancak oran değişmemiştir. Sadece kaçak oluştuktan sonra tedavisi konusunda bazı ilerlemeler sağlanmıştır.
Elbette samimi bir şekilde düşük komplikasyon oranları bildiren merkezler tercih edilmelidir. Ancak bu alanda dünyaya öncülük eden merkezlerin resmi tıbbi raporlarında bile %1-2 kaçak oranları bildirilirken “Yüzlerce ameliyat yaptık hiç kaçağımız olmadı” türünden açıklamalara hep temkinle yaklaşılmalıdır.
Pek çok merkez “binlerce ameliyat yaptık…” ifadesiyle başlayan cümleler kullanmaktadır. Türkiye’de 300’den çok cerrahın obezite ameliyatı yaptığı ve 2016 yılında tüm Türkiye’de toplam 15.000 civarında obezite ameliyatı yapıldığı bilgisi aklınızın bir köşesinde bulunsa iyi olur.
Cerrah seçiminde tecrübe önemsenmelidir. En önemli soru şudur: Cerrahınız kapalı(laparoskopik) ameliyattekniğine ne kadar hakimdir? Cerrahınızın genel cerrahi tecrübesi nedir, obezite cerrahisi deneyimi ne kadar geçmişe dayanmaktadır. Tecrübesi sadece mide küçültme ameliyatı ile mi sınırlıdır yoksa o bölgedeki diğer (reflü, mide fıtığı, dalak vb) kapalı ameliyat türlerini de uygulamakta mıdır?
Gerçekci olunmalıdır. Deneyimli cerrahlar için de kaçak oranlarının sıfır olması beklenmez. Düşük olması beklenebilir. Tecrübe zorluklarla hiç karşılaşmamış olmak anlamına gelmez. Çok az ameliyat yapmış bir cerrahın da hiç kaçak vakası olmamış olabilir. Deneyim bir açıdan da yaşanmış ve aşılmış zorluklarlageliştirilebilen bir özelliktir.
KAÇAK OLURSA?
Kaçak oranı kadar üzerinde durulması gereken bir nokta da kaçak olursa nelerle karşılaşılacağı sorusudur. Tüp mide operasyonundan sonra kaçakların çoğu ameliyattan sonraki ilk bir hafta içinde olur. Zımba hattından kaçak gelişen hastalar genellikle karın üst kısımda hızla gelişen, bir şeyler yutulmasından hemen sonra daha da kötüleşen bir ağrı hissetmeye başlarlar. Karın ağrısı, ateş ve çarpıntı uyarıcı bulgulardır.
Hastaların bu konuda çok iyi bilgilendirilmiş olması ve cerrahlarıyla iletişim kanallarının sürekli açık olması şarttır. Özellikle ameliyattan sonraki ilk bir-iki hafta boyunca hastalar gerektiğinde saatler içinde kolaylıkla hastaneye ulaşabilir olmalıdır.
Kaçak durumunda bir süre damardan beslenme gerekebilir, karın içine görüntüleme altında dren yerleştirilmesi gerekebilir, mideye endoskopik stend yerleştirilmesi gerekebilir. Haliyle yatış ve tedavi süresi uzayacaktır. Zamanında ve uygun bir tedaviyle hastaların çoğunda sorun kontrol altına alınabilir ve tam düzelmesağlanabilir. Elbette imkanlar hazırsa.